bugünlerde SÜT olayına fena sardım.
aslında olayın çıkış noktası, geçen gün okuduğum bir sloganla alakalı.
"vegan olun; inek sütü, inekler içindir!"
düşündükçe daha da mantıklı geliyor. ya da bu konuda çok aktif çalışan insanlar var ve bilinçaltıma olay yavaş yavaş yerleşiyor. şimdilik uzaktan her şeyi takip etmeye çalışıyorum. bu konuda bir sürü tez ve antitez bulabilirim.
okuduğum vegan dergi'sinde ki 'inek sütü' mitleri konu başlığını hafiften özetleyerek paylaşmak istiyorum.
MİT 1 : kalsiyum için süt tüketmelisin!
süt, kalsiyum için iyi bir kaynak değildir. bir gıda kalsiyumun iyi emilmesi için o gıda da kalsiyum seviyesi fosforun 2-4 katı olmalıdır. kalsiyumun en iyi emildiği gıda anne sütüdür. inek ve keçi sütünde kalsiyum fosfor oranı bire yakın olduğu için fosfor emilmez.
bitkisel kalsiyum kaynakları lahana, ıspanak, brokoli gibi yeşil yapraklı bitkilerdir.
MİT 2 : güçlü kemikler için süt içmelisin!
sütün içinde ki kazein proteini kükürtlü amino asitlerce zengin olduğu için vücutta asidik yapar ve kemik erimesine sebep olur. süt kemikleri güçlendirmez, aksine eritir.
MİT 3 : inek sütü eziyetsizdir!
ineğin süt verebilmesi için bir yavru dünyaya getirmesi şarttır. doğumun ardından süt vermeye başlayan inek, yavrusundan mümkün olduğunca erken ayrılarak makinelere bağlanır ve sütü insanların kullanımına sunulur. süt verme kapasitesi azaldıkça suni yollarla
tekrar gebe bırakılır. bu yorucu döngüyü normalde 20-25 yıllık olan ömrünü 4-5 yılda tamamlayarak kesime gönderilir.
MİT 4 : inek sütü insanlar içindir!
anneyi emme süreci sonunda hiçbir memeli bir daha süt içmez ve kendisini cinsinin diğer yetiştirdikleri gibi besler.süt, doğanın mükemmel dengesinde, henüz sindirim sistemi gelişmeyen canlıyı, yaşama tutundurmak için vücudun formüle ettiği gerçek bir mucizedir. insanlar, insan harici bir hayvanın sütünü tüketmek için uygun bir metabolizmaya sahip değildir.
not: alıntı yaptığım dergiyi detaylı olarak okumak için, buyrun.
sabahın altı buçuğunda bir çalar saatin sesine uyanıp yataktan fırla, giyin, zorla bir şeyler atıştır, sıç, işe, diş fırçala, saç tara, başka birine büyük paralar kazandırmak ve sonra tanınan fırsat için müteşekkir olmak için berbat bir trafiğin içine dal...nasıl razı olunur böyle bir yaşama?-Charles Bukowski
ayrılamayız biz
Çarşamba akşamı ilk dersimizi yaptık.
Çok ama çok keyifliydi. Sol elime komut vermek inanılmaz zor olsa da vakit nasıl geçti hiç anlamadım.
Çok şeker bir hocam var.
Sevdim ben bu işi. Param ve zamanım olduğu sürece çok büyük bir hevesle devam ediyor olacağım.
Dün gece ise çim konserlerindeydik. Cümbür cemaat. Pamela yı dinledik.
Değişik bir izleyici kitlesi vardı. Oturarak dinlemeyi tercih ettikleri gibi, ayakta duranlara da laf ettiler.
Pamela bile bir kaç kere izleyenlere laf attı.
Yine de keyif aldım. Belediyenin yaptığı güzelliklerden biri. Bir diğeri ise kesinlikle BİSİM, bize her yol bisim :)
mucize tatlı
kitap bitti. kafam da kocaman bir soru işareti. yazarımız bayan. kitaptaki ana karakter bayan. bu bayan karakterin karakteri ise oldukça karaktersiz yaratılmış.
niye bir bayan yazar kendi hemcinsini böylesine küçük düşürerek okuruna aktarır ki?
sonra bayan yazarın biyografisini inceledim. bir de ne göreyim, yazarımız neredeyse tamamen kendinden bahsetmiş.
bundan sonrasında bol bol spoiler var, dikkat!
hem yazarımız hem karakterimiz palermo doğumlu.
her ikisi de jinekolog.
biri meme kanseri geçiriyor. diğerinin ise uzmanlık alanı.
kendi geçmişinden oldukça yararlanmış gibi gözükse de yazdıklarının çoğunun kurgu olduğunu düşünüyorum. bir kadın o kadar aptal olmamalı..
gelelim notlarımıza :
* ficus magnolioide : avrupa da zor yetişen ama palermo da fazla itina göstermeden büyüyen ve olağan üstü boyutlara ulaşan dutgillerden bir ağaç türü.
* derler ki torunlar tanrıların insanoğluna şantaj yapmak ve onları kendi isteklerini yapmaya zorlamak için kullandıkları rehinelerdir.
* sahip olsaydım, yapacak olsaydım, şu olsaydım ... dünyayı gezen üç aptalmış bunlar..
* kıskançlıktan yüz kere rengin atacağına utançtan bir kere kızarmak daha iyidir.
* kıskanç adam boynuzlu ölür.
* hayalet organ sendromu : bir eli bir ayağı olmayanlarda görülüyor.
niye bir bayan yazar kendi hemcinsini böylesine küçük düşürerek okuruna aktarır ki?
sonra bayan yazarın biyografisini inceledim. bir de ne göreyim, yazarımız neredeyse tamamen kendinden bahsetmiş.
bundan sonrasında bol bol spoiler var, dikkat!
hem yazarımız hem karakterimiz palermo doğumlu.
her ikisi de jinekolog.
biri meme kanseri geçiriyor. diğerinin ise uzmanlık alanı.
kendi geçmişinden oldukça yararlanmış gibi gözükse de yazdıklarının çoğunun kurgu olduğunu düşünüyorum. bir kadın o kadar aptal olmamalı..
gelelim notlarımıza :
* ficus magnolioide : avrupa da zor yetişen ama palermo da fazla itina göstermeden büyüyen ve olağan üstü boyutlara ulaşan dutgillerden bir ağaç türü.
* derler ki torunlar tanrıların insanoğluna şantaj yapmak ve onları kendi isteklerini yapmaya zorlamak için kullandıkları rehinelerdir.
* sahip olsaydım, yapacak olsaydım, şu olsaydım ... dünyayı gezen üç aptalmış bunlar..
* kıskançlıktan yüz kere rengin atacağına utançtan bir kere kızarmak daha iyidir.
* kıskanç adam boynuzlu ölür.
* hayalet organ sendromu : bir eli bir ayağı olmayanlarda görülüyor.
hayatımı piyanolaştırmak
üstteki müziği duyduğum andan itibaren inanılmaz bir piyano çalma isteği doğdu içime.
sonunda paramı ve zamanı denkleştirip dün akşam bir kurs ile anlaştım.
haftaya çarşamba başlıyorum. çok heyecanlıyım.
hayalini kurup da başarabilmek birşeyleri çok güzel.
bir diğeri ise işaret dili. istedim ve başardım, koca bir yıl gittim geçen sene. bu sene eylülden itibaren yeniden çok yoğun bir şekilde başlayıp öğretici belgesi alacağım umarım.
piyano da ki hedefim ise bir gün bu şarkıyı çalabilmek.
olacak olacak..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)