musluk !

bugünler de kendi musluklarımı kapatamıyorum ! manevi olarak tabii.

ama şimdi iş yerinde değişik bir şey yaşadım.
musluklardan biri sürekli su akıtmaya başladı. incecik de olsa, o akan suya müdahale etmek için var gücümle sıkmaya çalıştım.

yanıma gelen mutfak personelinden biri o kadar sıkmak için çabalamaya gerek olmadığını, hafiften tersine doğru çevirerek suyun akışının durduğunu söyledi.

ve evet, su durdu.

vay be! çok sağlam mesaj çıkardım ben bu hikayeden. 

musluklarımı kapamak için belki de kendimi o kadar sıkmamalıyım değil mi?

içimde bir boşluk var / altay öktem

bu şahane adamı bu kitapla tanıdım. altını çizdiğim yerlerle neredeyse kitabı yeniden yazabilirim :)
hemen notlarıma geçiyorum.

* insan büyükçe, hataları affetmemeyi öğreniyor !
(belki de ben bu yüzden büyüyemiyorum)

* hayat bir tür katlanma sanatı ! (orgazgami )

*** ayrılınca, aslında hayatı boyunca her zaman, her an yapayalnız olduğunun ve bu gerçeğin asla değişmeyeceğinin farkına varır insan.

* özlem, insanın hiç gerekmediği halde kendisini sevmesidir. kimse bir başkasına özlem duymaz. bir başkasıyla olduğu döneme, o dönemde yaşadıklarına, bir başkasının kendisiyle paylaştıklarına özlem duyar.

! kitap : barbarları beklerken - coetzee

* tutkuyla bağlanmak için, birinin içine girmek değil, kendinin dışına çıkmak gerekir.

* dünyaya dışarıdan bakmak bir yana, kaç kişi aynada kendini uzun uzun seyretmeye tahamül  edebilir ki ?

* hayat, ağızdan çıkanlarla girenlerin bileşkesidir !

*nasıl ki, insan vücudunun % 70 i su ise, insan ruhun % 70 i hüzündür.

! sineztezi : duyuların karışması. müziği görmeye, resimleri tatmaya, renkleri duymaya başlar.

! kitap : iyi kuşlar, kötü kuşlar - mehmet güreli

! kitap : şans hayaleti - william s. burroughs

* bir bedeni ruhuyla ne kadar sürükleyebilir ki insan ? 

* kadınlar; kibar, anlayışlı erkeklerle dost olur, konuşur, sorunlarını paylaşır. ama sevişmek için kendini ezen, hor gören, aşağılayan erkekleri seçer.

* her kadın bir faşisti sever - sylvia plath

* insanda; güçlü olanın karşısında ezilmeyi emreden, kendilerini hiç koşulsuz güçlü olana sunmaya zorlayan tuhaf bir gen var.

* yarılan ruh, dikiş tutmaz (sf 55)

* bir çiçekten parfüm yapıp üstüne başına sürmek kimin aklına gelmiştir? peki ilk saksoyu hangi kadın yapmıştır tarihte? nereden aklına gelmiştir, böyle alakasız bir şey? deneme ve keşfetme güdüsü müdür bu, yoksa kaza mı? ayağı takılıp, mağaranın önüne sırt üstü uzanıp, yıldızları seyreden romantik bir homo sapiens'in üstüne düşen kadının ağzı tam da oraya denk gelmiş, tuhaf bir içgüdüyle emmeye mi başlamıştır?  

* kalabalık; neresinden bakarsanız bakın, bir insana uygulanacak en büyük kabalıktır. 

* insan, kendi kendini gaza getirebilmeyi beceren tek hayvandır.

* belki de çok uzaklarda bir yerde, hiç tanımadığımız birileri romanlar yazıp duruyor. biz o romanların kahramanlarıyız.

*hiçbir anne, çocuğunun ipten asla düşmeyecek kadar çevik bir ip cambazı olmasını istemez. ipleri kara, kıllı adamların elinde olan bir kukla olmasını tercih eder.

! kitap : aşkın metafiziği - schopenhauer
- evlilik, iki kişinin birbirleri için iğrenç birer nesneye dönüşmesidir.

! kitap : felsefenin tesellisi - alain de botton

* savaşın olmadığı bir dünyada yaşamak ister miyim, diye sormuyorum kendime. bazı soruları cevaplamak değil, sormak hatadır. hem de bağışlanmayacak bir hata. tabii ki savaşın olmadığı bir dünyada yaşamak isterim. ama tanrı'nın ve afyonun olmadığı bir dünyada yaşamak istemezdim açıkçası. insanın düşlere dalmasını, kendi düşlerinin arasında kaybolup gitmesini, derken gördüğü düşleri gerçek sanmasını sağlayan bu iki unsur olmasaydı, hayat gerçekten çekilmezdi. 

! kitap : kötülük çiçekleri - baudelaire

* yaşadıklarımdan öğrendiğim bir tek şey var, yaşayarak bir şey öğrenilmiyor !

* evet, yaşamak tecrübe kazanmaktır. buna bir itirazım yok. yok da tecrübeyi abartmanın da alemi yok ! aşkta tecrübe olmaz mesela. her aşk ilk aşktır. 

* hayat, hiçbir değeri olmayan tecrübelerin üst üste yığılmasıysa eğer, yaşadıklarımız bize pek bir şey katmıyor. eskiyoruz yalnızca ! 

! kiatp : hayat siyah, ölüm beyaz - turgay kantürk

*** güneş doğar doğmaz, insanlar hızlı adımlarla farklı yönlere doğru koşturmaya başlıyor. derken sokaklar ıssızlaşıyor. çok katlı binaların içine tıkılan insanların, büyük çoğunluğu akşama kadar bir takım kağıtları imzalıyor. bu kağıtları başka birileri onaylıyor ya da mühürlüyor. ay başlarında da yaptıkları bu kağıt imzalama ve mühürleme işinin karşılığı olarak maaş alıyor.

* zirve çok aşağıda, biliyorum. düşmeyi seçiyorum. nasılsa, hiçbirimiz sağ çıkamayacağız bu dünyadan !